Şile ve Ağva gezi notları size bölge hakkında oldukça bilgi verecek okumadan yola çıkmayın. Bahçeşehir’den Şile’ye doğru yola çıktık ve bir saati biraz aşkın bir süre sonra otelimize ulaştık. Best Western ormanlık bir alanda sayılabilecek bir konumda sayfiye evlerine yakın, sakin bir otel. Otele giriş yapıp, odalarımıza eşyalarımızı bıraktıktan sonra, hemen enerjimizi toplayıp, baharın ilk günlerinin tadını çıkarmak için otelin çevresinde kısa bir yürüyüş yapıyoruz. Ardından otel havuzunun üst kısmında kalan kafeterya kısmında çayımız ve kurabiye tabağımızla özlediğimiz güneşin sıcaklığına kendimizi bırakıyoruz. Otel Nisan ayı olması sebebiyle sakin ve bu bize çok hoş bir ortam sağlıyor. Sessizliği sadece üniversite sınavı için otelde kampa gelen bazı öğrencilerin ders arası oyunları bozuyor.

Şile ve Ağva Gezi Notları ve Yorumlar
Çaylarımızı yudumlayıp sohbetimizi tamamladıktan sonra, otelin ön bahçe kısmına geçtik. Oldukça geniş bir yeşil alana sahip otelin bu kısmında oğlum ve eşimle yaptığımız futbol maçı doyumsuzdu. Öğleye doğru otel dışında yürüyüşe çıktık ve bizi deniz kenarına yürürken bekleyen sürpriz devekuşları idi. Bir evin geniş arsasında devekuşları beslendiğini gördük ve bu sevimli hayvanları doyasıya seyrettik. Otel dönüş sonrası istikametimiz Şile olacaktı.
Şile İstanbul’un Karadeniz kıyısındaki en büyük yüz ölçümlü ilçelerinden biri.
Nüfus olarak 35,000’e yakın ikamet edeni bulunan ilçenin yaz ayları nüfusu tamamen değişebiliyor ve katlanarak artıyor. Şile isminin Yunanca Hilea kelimesinden ya daPsilis ismindeki küçük dereden aldığı söyleniyor. İlçenin tarihi eski antik çağlara kadar uzanmakta.

Şile Turistik Yerleri
Şile’nin en önemli turistik mekanları Şile Feneri ile Şile Kalesi’dir.
Bunun yanında Ağlayan Kaya, Saklı Göl ve Hacıllı Köyü de ziyaret alanları arasında geçmektedir. Biz ilk durak olarak Şile merkezine ulaşıyoruz. İlçe sokakları bulunduğumuz ayın da güzelliği ile son derece güzel ve sakin. Henüz turizm zamanı açılmamış ve beldenin güzelliğini sonuna kadar görebiliyorsunuz. Daha önce de Şile’ye gelmeme rağmen bölgeyi bu ziyaretim kadar beğenmemiştim. Benim son yıllardaki gözlemim gideceğiniz yere en uygun zamanda gidin ki beklentilerinizi karşılayabilsin. Yoksa yaz aylarında kalabalık yüzünden Şile’den aynı tadı alabileceğimle ilgili şüphelerim olurdu.
Küçük sokaklardan hafif rampa bir caddeye ulaşıyor, burada aracımızı park ediyoruz. İstikamet Şile Feneri.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında yaptırılan fenerin yapım yılı 1859’dur. Kayalıklar üzerinde bulunan fenerin konumu, denize tam anlamıyla hakim bir yerdedir. Gaz lambası ile çalışan fener daha sonra elektrikli hale getirilmiştir. Şu anda müze olarak ziyaret edilen yapı dünyanın en büyük fenerlerinden biri olarak gösterilmektedir. Yapı kalınlığı hemen dikkatinizi çeken fenerin, hakim konumu yanında çevresinin güzelliği büyüleyici. Ziyaret ettiğimiz gün Karadeniz’i hiç görmediğim bir şekilde tam anlamıyla huşu içinde bulduk. Bir tek dalganın olmadığı o gün, Şile Feneri’nden deniz kenarına doğru inerek yürüyüş yaptık. Şile’ye yolunuz düşerse muhakkak ziyaret edin.

Şile Ağlayan Kaya
Sonraki durağımız Ağlayan Kaya oldu. Burası için tarihi bir mekan olarak beklentim vardı. Ancak buranın bir sahil kesimi olduğunu ziyaret ettiğimde anladım. Bu sahil boyunda birçok plaj kendine yer bulmuş. Sahil ve doğa gezisi için bu bölgeyi aracınızla ziyaret edebilirsiniz.
Şile merkezine dönüp biraz daha dolaşıp hediyelik ürünler aldıktan sonra rotamız akşam yemeği. Bizim ziyaret ettiğimiz mekanMassha Şile Balıkçısı idi. Şile’ye gelmişken balık yiyelim diye düşündük ve tam sahil kenarında olan bu mekanda soğuk meze, kalamar, salata ve bazı diğer deniz ürünlerini tadarak, balığımızla birlikte yemeğimizi yedik. İnternettede Şile restoranları arasında sıkça görebileceğiniz mekanı gidenlere tavsiye edebilirim zira tam deniz kenarı konumuyla kendinizi deniz kenarında asma balkonda oturuyor hissediyorsunuz. Havanın ve denizin sakinliği bize güzel bir akşam geçirmek için fırsat verdi.
Sonrasında akşam otele doğru yola çıktık, 10 dakikalık bir mesafeden sonra lobideki piyanonun başına geçtik. Sanatını icra eden bir beyefendiden piyano dinledikten sonra geceyi aile sohbeti ile tamamladık.
Kosice gezi notları makalemizi de okumayı unutmayın.
Ertesi gün oteldeki kahvaltı sonrası yolumuz doğruca Ağva oldu. 40 dakikalık bir yolculuktan sonra Ağva’dayız. Yol güzergahı birkaç şekilde olabiliyor, amacımız gezi olduğundan ormanlık ve biraz daha uzun yolu seçtik. Şirin köylerden geçip Ağva’ya ulaşıyoruz. Burası da yılın bu mevsimi huzur dolu. Şile’ye bağlı bu küçük kasaba yaz turizmi ile öne çıkıyor. İsmini iki nehir arasında kalan yer manasından alan Ağva’da Göksu ve Yeşilçay isimli iki nehir bulunuyor. Nehir kıyılarında turistik tesisler arasında oteller, restoranlar ve çay bahçeleri yer alıyor. Bizde bu mekanlardan birinde oturup öğleden sonra çayımızı içiyor ve ziyaretçileri seyrediyoruz. Ayrıca küçük balıkçı tekneleri ile gezi tekneleri sürekli bir o tarafa bir bu tarafa ilerliyor. 2-3 saatlik Ağva ziyaretimiz sonrası hafta sonu turumuzu tamamlayıp İstanbul’a doğru yola çıkıyoruz.
İstanbul’da çoğu insanın zaman zaman aradığı bir kaçış noktası Şile ve Ağva. Anadolu tarafına yakın konumu ile ister konaklamalı ister günübirlik doğa ziyaretleri yanında, yemek keyfide çıkarabilirsiniz. Kahvaltıdan, akşamüstü çayına, mangaldan balığa alternatif bir hayli fazla. Şile ve Ağva gezi notlarımızı okuduğunuz için teşekkürler şimdiden sizlere iyi yolculuklar…